Ege Üniversitesi (EÜ) Madde Bağımlılığı, Toksikoloji ve İlaç Bilimleri Enstitüsü (BATI) Madde Bağımlılığı Anabilim Dalı tarafından “Gündem: Bağımlılık- Kadın ve Bağımlılık” konulu söyleşi düzenlendi. Çevrimiçi olarak düzenlenen etkinliğin moderatörlüğünü Enstitü Müdürü ve Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Görkem Yararbaş üstlendi. Etkinliğe, Madde Bağımlılığı Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Umut Kırlı, Öğr. Gör. İnci Derya Yücel ve Arş. Gör. Dr. Demet Havaçeliği Atlam konuşmacı olarak katıldı.
Toplumsal cinsiyet rollerinin kadınların bağımlılık sürecinde önemli bir risk faktörü olarak ortaya çıktığını söyleyen Öğr. Gör. İnci Derya Yücel, “Madde kullanımı söz konusu olduğunda, kadınlar ve erkekler farklı sorunlarla karşı karşıya kalabiliyorlar. Cinsiyet farklılıkları genetik olarak kadın veya erkek olmaktan kaynaklanırken, kültürel anlamda cinsiyet farklılıklarına tanımlanmış rollere dayanıyor. Bu anlamda kadın için şiddet, yalnızlık, travma veya cinsel, fiziksel bir istismar, toplumsal cinsiyet rolleri açısından kadınlar için önemli bir stres faktörü oluşturuyor. Kadınları toplumsal yönden doğrudan etkileyen bu etkenlerden dolayı, kadınlarda risk faktörünün erkeklere göre daha fazla olması durumu söz konusu” dedi.
“Kadının annelik, aile içi rollerine çok fazla atıf yapılıyor”
Kadın ve bağımlılık konusunu toplumsal açıdan değerlendiren Dr. Havaçeliği Atlam, “Bağımlılık söz konusu olduğunda toplum, kadın ve erkeğe farklı şekillerde yaklaşıyor. ‘Madde bağımlısı bir kadın hakkında ne düşünürsünüz?’ sorusuna kadının annelik, aile içi rollerine çok fazla atıf yapılıyor. Kadınlar alkol ve madde bağımlılığı söz konusu olduğunda daha şiddetli yargılanıyor. Bundan dolayı, kadınlar tedaviye daha geç geliyorlar. Korku ve kaygılarından dolayı sadece çok azı tedaviye gelebiliyor. Bunun arka planında kadın, bu bağımlılık sürecini daha gizli yaşıyor” diye konuştu.
“Sosyal anlamda yapılabilecek çok şey var”
Kadınların bağımlılık ile ilgili olarak bireysel ve toplumsal olarak yaşadığı problemlere değinen Doç. Dr. Umut Kırlı, “Bağımlılık yaşayan kadınlar gerek toplumsal kaygı gerekse cinsiyet rolleri gereği bağımlılıklarını gizliyorlar. Kadınların bağımlılıklarını gizlemesi nedeniyle erkeklerde bağımlılık oranının daha yüksek olduğu ortaya çıkıyor. Bu nedenle kadın bağımlılığını çok iyi bilmiyoruz. Kadın bağımlılığı konusunda az sayıda çalışma var. Kadınların bağımlı olma süreci erkeğe göre daha kısa seyrediyor. Kadın bedeni, erkek bedenine göre etkilenmeye daha yatkın olduğundan işlevselliğin bozulması noktasında bağımlılık sürecinde erkeklere göre daha büyük sorunlar yaşıyorlar. Kadınlar, bağımlılığa erkeklere oranla biyolojik ve sosyal olarak daha yatkın olabiliyor. Biyolojiye bir yere kadar müdahale edebiliriz ama bağımlılık öncesi ve bağımlılık sürecinde sosyal anlamda yapılabilecek çok şey var” dedi.